Abdurrahman Gürses kimdir?
Sakarya’ya bağlı Hendek ilçesinin Soğuksu köyünde doğdu. Babası uzun süre bu köyün imamlığını yapan Hâfız Said Efendi, annesi Fatma Hanım’dır. On üç-on dört yaşlarında Kur’ân-ı Kerîm’i hıfzetti. Ardından Hendek’te Abdurrauf Hoca’dan tâlim-tecvid, Hendek Yenicami Medresesi’nde müftü Ali Niyazi Konuk’tan sarf, nahiv ve fıkıh dersleri aldı. Daha sonra İstanbul’a giderek Ayasofya Soğukçeşme medreselerinde bir müddet tahsil gördü, Yenicami imamı Nuri Efendi gibi Osmanlı bakiyesi ulemâ ve müderrislerle tanışıp kendilerinden faydalandı. Erbilli Esad Efendi’nin sohbetlerine katıldı. Medreselerin kapatılması üzerine (1924) Hendek’e döndü ve 1934 yılına kadar burada kaldı. 1932-1933’te askerlik görevini yaptı. 1934’te tekrar İstanbul’a gitti ve Üsküdar’a yerleşti. Üsküdar Selimiye Camii imamı Fehmi Efendi’den İstanbul tariki Ahmed es-Sûfî mesleği üzere kıraat (aşere-takrîb) okudu ve 1937’de icâzet aldı. İlk resmî görevine 1938 sonlarına doğru Fatih Mihrimah Sultan Camii’nde imam-hatip olarak başladıysa da bir ay geçmeden Teşvikiye Camii’ne nakledildi. Burada yaklaşık beş yıl görev yaptıktan sonra 22 Mayıs 1944’te Beyazıt Camii’ne tayin edildi. 6 Haziran 1979’da emekliye ayrılıncaya kadar bu camide görev yaptı.
Gönenli Mehmet Efendi olarak bilinen Mehmet Öğütçü’nün vefatının (2 Ocak 1991) ardından reîsülkurrâ unvanını alıp ölümüne kadar bu görevini sürdüren Gürses imamlık vazifesinin yanı sıra Beyazıt Camii Kur’an Kursu, Nuruosmaniye Kur’an Kursu ve 1973’te bir dönem İstanbul İmam-Hatip Okulu başta olmak üzere çeşitli yerlerde tâlim ve kıraat dersleri verdi; bu arada davet üzerine gittiği Fas’ta Verş rivayetini okuttu. Ayrıca Diyanet İşleri Başkanlığı’na bağlı Haseki Eğitim Merkezi’nde 1976-1998 yılları arasında kıraat öğretti. Gayri resmî olarak icâzet verdiği pek çok talebenin yanı sıra burada 100’den fazla talebeye aşere-takrîb icâzeti verdi. Talebeleri arasında İsmail Biçer, Mehmet Çevik, Ramazan Pakdil, Mehmet Sevinç, Necati Kap, Sıtkı Gülle, Fatih Çollak, Mustafa Demirkan, Talip Akbal ve H. Osman Şahin gibi isimler zikredilebilir. Vakarı, tok gözlülüğü, temiz giyinişi, Kur’an hizmetine gönül vermesiyle tanınan ve zihinlerde müstesna bir yer edinmiş olan Abdurrahman Gürses 10 Ağustos 1999 tarihinde vefat etti ve Beyazıt Camii’nin hazîresine defnedildi. Gürses’in iki oğlu, bir kızı olup eşini ve bir oğlunu hayatta iken kaybetmiştir.
Abdurrahman Gürses, kıraat ilim mirasının Osmanlılar’dan günümüze intikalinde önemli bir görev üstlenmiş ve bu bağlamda bir kıraat öğretim usulü olan Ahmed es-Sûfî mesleğinin devam etmesini sağlamış olmasının yanı sıra döneminin önde gelen Kur’an okuyucularının başında yer almıştır. Tilâvet tarzı itibariyle harflerin telaffuzunda ve makam geçkisinde tekellüften kaçınan, eski İstanbul hâfızları ile Mahmûd Halîl el-Husarî, Abdülfettâh Şa‘şâî gibi Mısırlı okuyucuların tilâvetlerinden etkilenen ve bu yönüyle Arap-Türk sentezi olarak nitelendirilebilecek olan bir tavır benimsemiştir. Uzun nefesi, tiz ve pes ses perdeleri arasında âni iniş ve çıkışlar yapabilmesi, duruma uygun aşırlar seçmesi, tilâvetini uzun tutması ve okuyuşlarında zaman zaman tercî‘/tekrar yapması da onun tilâvet tarzının özellikleri arasında zikredilebilir. Mûsiki eğitimi aldığı bilinmemekle birlikte kulak dolgunluğuyla farklı makamlarda icrada bulunmuştur. Tilâvetlerinde genellikle rast, segâh ve hicaz, zaman zaman uşşak, bayatî ve acem-aşiran makamlarını kullanmıştır.
Çeşitli vesilelerle Mersafî, M. Halîl el-Husarî, Şeyh Sayfî, Abdülfettâh eş-Şa‘şâî gibi önde gelen kıraat âlimi ve kurrâlarıyla tanışma imkânı elde eden Gürses, şimdiki adıyla Uluslararası Melik Abdülazîz Kur’an Yarışması’nda jüri üyesi olarak Mekke’de bulunduğu sırada kıraat ilmine dair bazı ilmî toplantılara katılmıştır. Pakistan, Endonezya, Malezya, Tunus, Cezayir, Libya, Lübnan, Irak gibi ülkelerde düzenlenen tilâvet programlarına okuyucu olarak çağrılması, ayrıca Verş rivayetini okutmak üzere gittiği Fas’ta kendi adına bir Kur’an kursunun açılmış olması onun kıraat ve tilâvet birikiminin uluslararası düzeyde tanındığını gösterir. Gürses’in Takrîb Kavâid Defteri gibi bazı ders notlarının yanı sıra İslâm’ın Nuru adlı dergide yayımlanmış derleme ve tercüme niteliğinde yazıları vardır.